34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
3.005,41%1,48
5.110,00%0,95
3410842฿%-0.00111
10 Mayıs 2023 Çarşamba
Gezegenimizdeki iklim krizinden etkilenen tek tür insanlar değil. Dünyanın yaban hayatı, hayvanların yaşam alanları ve onların parçası olduğu ekosistemler de değişimle karşı karşıya kalıyor.
İklim değişikliğinin hayvanların üzerindeki etkilere dair önemli bilgiler paylaşan Fizyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Hayvan popülasyonlarında, iklim değişikliğine yanıt hem fenotipik esnekliği hem de genetik değişimi (evrim) hem de mevsime bağlı bazı faktörleri içermektedir. Gerçek genetik değişim gösteren hayvanlar arasında, sivrisinek, sincap, kırlangıç ve drosophila (küçük bir sinek) gösterilmektedir.” dedi.
Çevre, beslenme ve mevsimsel değişikliklerin dişilerde östrus (dişi hayvanlarda kızgınlık) aktivitesini, östrus süresini; erkeklerde ise sperm üretimini değiştirerek doğurganlık üzerine etki ettiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Gebe kalma oranları sıcak ve soğuk stresi altında azalır.”dedi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, iklim değişikliğinin hayvanların üzerindeki etkilere dair önemli bilgiler paylaştı.
İklim değişiklikleri üremeyi olumsuz etkileyebiliyor
İklim değişikliğinin hayvanların doğum oranları üzerindeki genel etkilerine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, hayvan ortamının sıcaklık, nem, radyasyon ve rüzgâr gibi iklimsel faktörlerden etkilendiğini, iklimdeki uç noktaların hayvan ile çevresi arasındaki enerji transferini değiştirerek üremeyi olumsuz etkileyebildiğini dile getirerek, “Gün uzunluğuna adaptasyon (fotoperiyodizm) değişir. Bunun anlamı; davranışı, fizyolojiyi, gelişimi veya üremeyi düzenlemek için gün veya gece uzunluğunu değerlendirme yeteneğinin değişmesidir.” dedi.
İklim değişikliği hangi hayvan türlerini daha fazla etkiliyor?
Fotoperiyodik yanıtın değişmesiyle böcek, amfibi, kuş ve memeli türlerinin etkilendiğini kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “İklimdeki enlemsel eğim, yaz sıcağından çok kış soğuğundan kaynaklanır. Sonuç olarak, yakın zamanda gerçekleşen hızlı iklim değişikliğine başarılı bir şekilde uyum sağlamanın, termal tolerans gelişmesinden önce genetik olarak değişimin başlaması beklenmektedir.” diye konuştu.
İklim değişikliği hayvanların doğum oranlarını nasıl etkiliyor?
Doğru fizyolojik, gelişimsel veya üreme koşullarında doğru zamanda ve yerde olmanın mevsimsel değişimlerde yaşamı sürdürmenin temel bir bileşeni olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Deniz, tatlı su ve karasal yaşam alanlarındaki çok çeşitli omurgalılar ve omurgasızlar, yaşam öykülerindeki önemli olayların mevsimsel geçişlerini tahmin etmek ve bunlara hazırlanmak için fotoperiyodizmi kullanırlar. Belirli bir fotoperiyodik yanıt, gelişme, göç etme, üreme veya uykuda kalma için en uygun mevsimsel zaman için evrimsel zaman boyunca doğru seçilime dayanmaktadır.” şeklinde konuştu.
Fenotipik esneklik…
İklim değişikliğine karşı başlangıçta, hayvanların bireysel olarak geliştirdikleri belirli tepkileriyle başa çıktıklarını dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, şöyle devam etti:
“Buna fenotipik esneklik adı verilmektedir. Bir popülasyondaki her bir bireyin önceden belirlenmiş bir fenotipik rezervleri vardır; bazı bireyler büyük çevresel değişikliklere uyum sağlayabilir; diğer bireyler yalnızca dar bir çevresel değişiklik aralığına tahammül edebilir. İklim değişikliği devam ettikçe, gelişme, üreme, göç ve uykuda kalma zamanlaması için değişen koşullar bireysel esnekliğin sınırlarını aşarak, popülasyonlarda genetik değişim için seçilim meydana getirecektir.”
Sonuç olarak, hayvan popülasyonlarının varlığını sürdürme yeteneğinin, popülasyonlar içindeki genetik çeşitliliğin kaynakların, mutasyon ve göçle oluşan ek çeşitliliğe bağlı olacağını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Hayvan popülasyonlarında, iklim değişikliğine yanıt hem fenotipik esnekliği hem de genetik değişimi (evrim) hem de mevsime bağlı bazı faktörleri de içermektedir. Gerçek genetik değişim gösteren hayvanlar arasında, sivrisinek, sincap, kırlangıç ve drosophila (küçük bir sinek) gösterilmektedir.” dedi.
İklim değişikliği hayvanların üreme yeteneklerini nasıl etkiliyor?
Çevre, beslenme ve mevsimsel değişikliklerin dişilerde östrus (dişi hayvanlarda kızgınlık) aktivitesini, östrus süresini; erkeklerde ise sperm üretimini değiştirerek doğurganlık üzerine etki ettiğini anlatan Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Gebe kalma oranları sıcak ve soğuk stresi altında azalır. İklim değişikliğine uyum açısından, üreme zamanlamasındaki esneklik, birçok ötücü kuşta nispeten yüksek görünmektedir çünkü farklı yıllarda bazı bireyler yerel hava koşullarına yanıt olarak üreme tarihlerini neredeyse bir ay değiştirebilirler.” diye konuştu.
Sıcak hava ve aşırı hava olaylarındaki artış evcil hayvan obezitesini daha da kötüleştirebilir
İklim değişikliğinin hayvanların davranışlarını da etkilediğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Çoğu hayvan türü ilkbahar sıcaklıkları arttığında üremeye başlasa da tüm bu davranışları etkilenmesi; yağış, yiyeceğe erişim, üreme yoğunluğu ve fotoperiyot ve hormonlar gibi çeşitli faktörlerin etkisi altındadır. Gün uzunluğundaki küçük değişikliklerin üremeyi başlattığı ve çöl iklimine sahip bölgelerde yaşayan hayvanlarda ise çevre koşullarına bağlı olarak daha esneklik görülmektedir. Bir başka zarar da insanların hayvan bakım davranışlarını değiştirerek değişen iklime tepki vermelerinden kaynaklanabilir. Sıcak hava ve aşırı hava olaylarındaki artış, refakatçi köpekler için egzersiz fırsatlarının azalmasına yol açabilir, bu da evcil hayvan obezitesini daha da kötüleştirebilir.” şeklinde konuştu.
İklimdeki aşırı sıcaklık değişimlerinin; hayvan ile çevresi arasındaki enerji transferini değiştirerek sıcak veya soğuk stresine neden olduğuna da dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Hayvanların her türlü davranışı etkilenmektedir.” dedi.
Ekosistemler hayvanlar aracılığı ile nasıl sürdürülüyor?
Gezegenimizdeki iklim krizinden etkilenen tek türün insanlar olmadığını, dünyanın yaban hayatı, hayvanların yaşam alanları ve onların parçası olduğu ekosistemlerin de değişimle karşı karşıya kaldığını ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Bol bitki ve ağaçların bulunduğu sağlıklı ekosistemler, atmosferdeki karbonu emer ve depolar. Dolayısıyla doğayı korumak veya restore etmek, iklim değişikliğini durdurma yarışında güçlü bir araçtır. Sağlıklı ekosistemler aynı zamanda suyu filtreler, sellere karşı tampon görevi görür, afetlerin etkisini azaltır, toprak sağlığını iyileştirir ve zengin biyolojik çeşitliliği destekler. Neredeyse tüm hayvanlar, biyolojik çeşitliliğin güvence altına alınmasında ve yaşam alanlarının korunmasında hayati roller oynarlar.” ifadesinde bulundu.
Dünya çapında serbest dolaşan kedi popülasyonu tahminleri 480 milyon
Evcil hayvanların toplumda ve dünya ekonomisinde önemli bir rol oynadığını da işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “Evcil hayvanlara ilişkin küresel tahminler bilinmemekle birlikte, 2018 yılında dünya çapında 373 milyondan fazla kedi ve 471 milyon köpeğin evcil hayvan olarak beslendiği tahmin edilmektedir. Dünya çapında serbest dolaşan evcil köpeklerin sayısı tahminen 700 milyon ila 1 milyar arasındadır ve dünya çapında serbest dolaşan kedi popülasyonu tahminleri 480 milyonun üzerindedir.” diye konuştu.
Bulaşıcı hastalıkların artmasına da yol açtı
İklim değişikliğinin küresel etkilerinden birinin de vektör kaynaklı türlerin ve zoonotik hastalıklar da dahil olmak üzere bulaşıcı hastalıkların yayılmasının artması olduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Burcu Çevreli, “İklim değişikliği, vektör kaynaklı türlerinin coğrafi aralığının genişlemesine veya değişmesine izin vererek, daha fazla hayvan ve insan popülasyonunu hastalıklara ve bilinmeyen yeni ortaya çıkan zoonozlara maruz bırakmıştır. Benzer şekilde, iklim değişikliği ekosistemlerin taşıma kapasitesini etkileyerek konakçı veya vektör türlerin popülasyon yoğunluğunu değiştirebilir. Artan sıcak havanın kenelerin ve Lyme hastalığı gibi kene kaynaklı hastalıkların yaygınlığını artırdığı tespit edilmiştir. Kalp kurdu enfeksiyonlarının da iklim ve hava koşullarına göre değiştiği tespit edilmiştir.” şeklinde sözlerine ekledi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Dünya Sağlık Örgütü’nün 2019’da yayımladığı rapora göre dünya genelinde neredeyse her 3 kadından 1’i, yakın ilişkide bulundukları erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor.
Kadına karşı şiddet suçu işleyenlerin en çok eşler, oğullar, babalar, erkek arkadaşlar ve kadınların ayrıldıkları veya ayrılmak istedikleri erkekler olduğuna vurgu yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Bunun en büyük nedeni ataerkil dilin varlığı. ‘Erkek adam, döver de sever de’, ‘kızını dövmeyen dizini döver’, ‘gelinliğiyle giren kefeniyle çıkar’ gibi ataerkil söylemler, kadınların, erkeklerin kontrolünde olması gerektiğini dayatmakta ve erkeklerin eşlerini kontrol altında tutmak için şiddet kullanmasını normalleştirmektedir.” dedi. Şiddet gören kadınların çaresizlik ve umutsuzluk nedeniyle, sıklıkla depresif ve kaygılı süreçler yaşadıklarına değinen Dr. Mert Sinan Bingöl, kadınların kendilerini korumak için şiddet riski belirdiği andan itibaren gerekli tepkiyi koyarak önlem almaları ve fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddeti, hiçbir şekilde kabul etmemeleri gerektiği uyarısını yaptı.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla kadına karşı şiddetin nedenlerini değerlendirdi ve çözüm önerilerini paylaştı.
Esas sorun ‘ataerkil’ dilin varlığı!
Kadına karşı şiddetin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de büyük bir sorun olduğuna dikkat çeken Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Kadınlar en çok kocaları, oğulları, babaları, erkek arkadaşları ve ayrıldıkları erkekler tarafından şiddete maruz kalıyor.” dedi.
Bu durumun olası sebeplerine değinen Dr. Mert Sinan Bingöl, “Kadını suçlayarak erkek şiddetini onaylayan ve meşrulaştıran kültürel normların varlığı, erken yaşta evlilikler, kadının veya erkeğin eğitim seviyesinin düşük olması, ekonomik sorunların varlığı, şiddetin bazı toplumlarca sorun çözme aracı olarak kullanılması, erkeğin kendi yetiştiği aile ortamında küçük yaşlarda şiddete tanık olması sebepler arasında sayılabilir. Bunun dışında toplumda hakim olan ‘erkek adam, döver de sever de’, ‘evinde otursaydı’, ‘kızını dövmeyen dizini döver’, ‘gelinliğiyle giren kefeniyle çıkar’ gibi ataerkil söylemler, kadınların, erkeklerin kontrolünde olması gerektiğini dayatmakta ve erkeklerin eşlerini kontrol altında tutmak için şiddet kullanmasını normalleştirmektedir.” açıklamasını yaptı.
Şiddet, meşrulaştırılıyor…
Otoriter erkek dilinin yüzyıllar içerisinde ‘benim toprağım, benim evim, benim eşyam, benim eşim, benim çocuğum…’ gibi aidiyet kavramlarının benimsenmesiyle yerleştiğine vurgu yapan Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Ayrıca ‘kıskançlık’, ‘ahlaksızlık’, ‘gelenek’, ‘töre’ ve ‘namus’ kavramlarının varlığı maalesef şiddeti beslemiş ve uygulanan şiddet bu yollarla meşrulaştırılmıştır. Böylece, erkek ‘ya benimsin ya kara toprağın’ diyerek, kadını kontrol etme ve öldürme hakkını kendinde görmeye başlamıştır. Süreç içerisinde maalesef erkeğin hayalleri, erkeğin kuralları, erkeğin dili belirleyici olmuştur, kimin öleceğine kimin yaşayacağına, kimin susup kimin konuşacağına, kimin nasıl giyineceğine erkek dili karar vermiştir.” şeklinde konuştu.
Kadınlar, şiddet riski belirdiği andan itibaren gerekli tepkiyi koymalı…
Şiddet gören kadınlarda en sık gözlenen psikolojik ve duygusal sorunun güvensizlik olduğunu aktaran Psikiyatri Uzmanı Dr. Mert Sinan Bingöl, “Çünkü en yakınları ve en sevdikleri tarafından tehdit ediliyorlar ve şiddete maruz kalıyorlar. Maalesef bu durumdan korunmak için ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bununla beraber gelen çaresizlik ve umutsuzluk nedeniyle, sıklıkla depresif ve kaygılı süreçler yaşıyorlar.” dedi.
Şiddet mağduru kadınların güvenliklerini sağlamak, şiddet döngüsünden kurtulmak için neler yapabileceklerine değinen Dr. Mert Sinan Bingöl, şunları söyledi:
“Kadınlar, erkeğin uyguladığı şiddete karşı, şiddet riski belirdiği andan itibaren gerekli tepkiyi koyarak ilgili kurumlarla irtibat kurmaya çalışmalılar. Kendisine uygulanan fiziksel, psikolojik, ekonomik veya cinsel şiddeti, hakareti, ihmali, aşağılanmayı hiçbir şekilde kabul etmemeliler. Erkeğe bağımlı olmamalı, sosyal bağlarını güçlendirmeli, eğitim seviyelerini yükseltmeli, ekonomik gücünü elde etmeliler. Psikolojik sıkıntılarının artması halinde, terapi desteği almalılar.”
Kadına şiddetin önüne nasıl geçilebilir?
Şiddet gören kadınlara destek olunabilmesi ve şiddetin önüne geçilebilmesi için çiftlere, hem evlilik öncesi, hem evlilik süresince psikolojik danışmanlık verilmesi ve ilgili kurumlarca düzenli ev ziyaretleri yapılaması gibi uygulamaların yardımcı olabileceğini dile getiren Dr. Mert Sinan Bingöl önerilerini şöyle sıraladı:
“Sosyal medya üzerinden şiddeti normalleştiren yayınlara yer verilmemeli. Medyanın şiddeti, suçu ve suçluyu övücü ve destekleyici yayınlar yapmaması, cinsiyet ayrımcılığını kınaması, toplumsal farkındalık yaratması, kadını erkek karşısında duygusal açıdan zayıf, güçsüz ve erkeğe bağımlı gösteren programlara yer vermemesi gerekir.
Şiddet mağduru kadının kendisini yalnız hissetmemesi için, kadın dernekleri ve örgütlerinin sayısı arttırılmalı, başvurabilecekleri hukuki yollar öğretilmeli. Kadının kendisine ve toplumun kadına verdiği değeri arttıracak politikalar oluşturarak, şiddet uygulayanların caydırıcı cezalar almasıyla ilgili düzenlemeler yapılmalı.”
Kadına şiddet konusunu çözmek için ‘yeni bir toplumsal söylem’ geliştirilmeli
Kadına şiddet konusunun sadece hukuki düzenlemelerle çözülebilecek bir mesele olmadığının altını çizen Dr. Mert Sinan Bingöl, sözlerini şöyle tamamladı:
“Şiddetin önlenememesinin başta gelen nedenlerinden biri, maalesef toplumun bir kesiminde, kadını değersizleştiren, ötekileştiren, seksüel meta haline getiren, yöneten, yönlendiren bir anlayışın hakim olmasıdır. Kadına ve çocuğa hükmederek örtbas edilmeye çalışılan bu yıkıcı ve otoriter ataerkil dilin, bir an önce değiştirilerek ‘yeni bir toplumsal söylemin’ geliştirilmesi gerekir. Ve maalesef yeni bir söylem geliştirilmediği sürece, kadınlar kendilerine erkeklerin biçtiği rolleri oynayacak ve ölmeye devam edecekler…”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
4. Herakleitos Felsefe Günleri Efes Selçuk’ta başladı. Efes Selçuk Belediyesi ve Türkiye Felsefe Kurumu iş birliğiyle Herakleitos adına düzenlenen Felsefe Günleri’nin açılış oturumunda konuşan Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel; “Düşünmek insana dairse şayet, düşünmeyi sorgulayarak yapmak lazım. Hak, gerçekten verilmesi gerekense ki hak için mücadele etmekse, bu bizim olanın bizde kalmasıyla ilgili mücadeledir” dedi.
Felsefe dünyasının duayen ismi Prof. Dr. İoanna Kuçuradi ile ilgili bir anısını paylaşan Başkan Ceritoğlu Sengel; “İoanna Hoca, bir hukukçu olduğumu öğrendikten sonra bana, “Başkan sizce dedi hak nedir?” diye sordu. Hemen bir hukukçu olarak ve üniversitenin ilk yılında, ilk derste öğretilen şekliyle cevabımı verdim. “Hukuken korunan menfaat” dedim. “Öyle mi?” dedi. Çünkü ezbere bir yapıyla bana öğretilen buydu. Ya da sınava girdiğimde bu cevabı verdiğimde tam puan alıyordum. “Evet” dedim. “Hukuken korunan menfaat Neden ya da nasıl olduğunu hiç düşündün mü?” dedi. Dedim ki; “Bana böyle öğretildi”. Ve o anda aslında bana anlattığı şey, “Eğer ortada bir menfaat varsa, o zaman bir çıkar da vardır. Oysa hak, kişiye verilmesi gereken bir borçtur diye düşünemez misiniz?” dedi. O anda düşündüğüm şey şuydu; aslında hukuk, adalet ve bu ülkeye dair ya da dünyaya dair olabilecek en doğru kavramları en doğru şekilde anlayabildiğiniz sürece doğru ifade edebilirsiniz. Ama her şeyin başında sorgulamak geliyor. Sorgulamadığınız şey size öğretilen şekliyle kalıyor” dedi.
HAK MÜCADELESİ BİZİM OLANIN BİZDE KALMA MÜCADELESİDİR
Hak mücadelesini “bizim olanın biz de kalması” olarak tanımlayan Başkan Ceritoğlu Sengel; “Hak için mücadele etmek bizim olanın bizde kalmasıyla ilgili mücadeledir. Efes Selçuk Belediyesi, 1970’lerden beri bütün bütçesini ve bütün varlığını Meryem Ana Evi girişine ve Meryem Ana Evi Otoparkı’na borçludur. Ne yazık ki siyasetin geldiği nokta, bize ait olanın bizden alınması tehdidiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu Efes Selçuk Belediyesi’nin kapanması, belediye çalışanlarının hiç birisinin emeğinin karşılığını alamaması ve hiçbir hizmetin de ifa edilememesi anlamını taşır. O yüzden nedir? ve neden? sorusunu sorarak siyasetin de ticaretin de, insani değerlerin de etik değerler üzerine oturması gerektiğini anladığımı ifade ederek, desteklerinizden hiçbir şüphe etmeden varlığınızdan onur ve gurur duyduğumu ifade etmek istiyorum” dedi.
İOANNA HOCA, HAK İLE ÇIKAR ARASINDAKİ FARKI ANLATTI
Herakleitos Felsefe Günleri’ne video konferans ile katılan Prof. Dr. İoanna Kuçuradi; “2400 yıl önce Sokrates’in yaptığı ama üstünde durmadığı saptamalara göre “hak” derken kastedilen, o hak kimin hakkıysa ona muhakkak verilmesi gereken bir şeydir. Bir borç olan ve geri verilmesi gereken bir şey. Çıkar ise kimin çıkarıysa onun hak ettiğinden daha fazlası ama başkalarından eksilen daha fazlasıdır. Çıkar çatışmayı içerir. Ortak çıkarlarda başkalarının çıkarları olduğu için çatışır. Bunun için dünyamızda barış isteyen hepimizin hak ve çıkar arasındaki farkı görmesi ve bunun etik gerekleri üzerine düşünmesi dileğiyle sizlere verimli çalışmalar dilerim” dedi.
Prof. Dr. Harun Tepe ve Arkeolog Doktor Mustafa Büyükkolancı da Herakleitos Felsefe Günleri’nin açılış oturumunda felsefe severlerle bir araya geldi.
4. Herakleitos Felsefe Günleri 23- 24 Kasım tarihlerinde devam edecek.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
Akfen Holding tarafından kurulan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV), Akfen Yenilenebilir Enerji’nin üretim santrali yatırımlarının bulunduğu Türkiye’nin 18 ilinde 27 farklı kırsal bölgesinde yaşayan kadın ve ailelerine eğitim sağladığı “Dijitaldeki Ayak İzimiz” projesi tamamlandı.
“Dijitaldeki Ayak İzimiz” projesi 2024 yılı boyunca dijital platformların faydalı ve doğru kullanımı üzerine yoğunlaşarak kırsal bölgelerde yaşayan kadın ve ailelerini, dijital platformların bilinçsiz kullanımı sonucu ortaya çıkabilecek hukuksal, sosyal, fizyolojik ve psikolojik sorunlar hakkında bilinçlendirdiği 24 eğitim ile yaklaşık 2500 kişiye ulaştı.
Akfen Holding’in kurucusu olduğu ve sosyal sorumluluk projeleriyle toplumun farklı kesimlerine destek olmayı amaçlayan Türkiye İnsan Kaynakları Eğitim ve Sağlık Vakfı (TİKAV), 2024 yılı boyunca kırsal bölgelerde yaşayan kadınlar ve ailelerine dijital platformların faydalı ve doğru kullanımı üzerine eğitim verdiği Dijital Ayak İzimiz projesini tamamladı. Akfen Yenilenebilir Enerji’nin finansman desteğiyle “Dijitaldeki Ayak İzimiz” projesini hayata geçiren TİKAV, 2024 yılı boyunca Türkiye genelindeki 18 ilde ve 27 farklı lokasyonda yer alan güneş, rüzgâr ve hidroelektrik santralleri çevresinde yaşayan kırsal bölgedeki kadınları dijital dünya konusunda bilinçlendirdi.
2024 yılı boyunca süren projede, kırsal bölgede yaşayan kadınları, dijital platformların faydalı ve doğru kullanımı konusunda bilinçlendirip; dijital platformların bilinçsiz kullanılması sonucunda oluşabilecek hukuksal, sosyal, fizyolojik ve psikolojik sorunları ele alarak hem katılımcı kadınların hem de aile üyelerinin bu kapsamda yaşayabilecekleri problemlerin (bilişsel suçlar, psikolojik, fiziksel, sosyolojik ve kültürel sorunların) önüne geçilmesi amaçlandı. Akfen Yenilenebilir Enerji’ye ait 27 lokasyonda düzenlenen seminerler ile hayata geçirilen ‘Dijitaldeki Ayak İzimiz’ projesi, TİKAV ve Akfen Yenilenebilir Enerji’nin desteğiyle dijital çağın getirdiği zorluklara karşı toplumsal farkındalık yaratmayı ve bu dijital çağda kırsal bölgelerde yaşayan kadınların bilinçlendirilmesini sağladı.
PROJE TÜRKİYE’NİN 18 İLİNDE 24 FARKLI
LOKASYONUNDA 2500 KİŞİYE ULAŞTI
‘Dijitaldeki Ayak İzimiz’ Projesi kapsamında düzenlenecek seminerler 2024 yılı boyunca Türkiye’nin dört bir yanını kapsayacak şekilde planlandı. 18 yaş ve üstü kadınların katılımında düzenlenen program, Amasya GES (Kutu Köyü Boyalı Mevkii, Amasya), Sırma HES (Bozdoğan, Aydın), Denizli RES (Karacasu, Aydın) Üçpınar RES & Kocalar RES (Lapseki, Çanakkale), Hasanoba RES (İntepe Köyü, Çanakkale), Denizli GES (Acıpayam, Denizli), Demirciler HES (Kale, Denizli), Elazığ GES (Merkez, Elazığ), Gelinkaya HES (Aziziye, Erzurum), Doruk HES (Dereli, Giresun), Çalıkobası HES (Bulancak, Giresun), Çamlıca HES (Yahyalı, Kayseri), Me-Se GES (Sarayönü, Konya, Yaysun & MT GES (Ereğli, Konya), İota M. Fırıncı GES (Battalgazi, Malatya), Otluca HES (Anamur, Mersin), Sekiyaka HES (Seydikemer, Muğla), Kavakçalı HES (Ula, Muğla), Demirciler RES & Sarıtepe RES (Bahçe, Osmaniye), Doğançay HES (Geyve, Sakarya), Saraçbendi HES (Gemerek, Sivas), Tokat GES (Turhal İlçesi Kuşoturağı Köyü, Tokat), Yağmur HES (Kahramanlar Köyü Sürmene, Trabzon), Omicron GES (Edremit, Van)’da uygulandı. Proje kapsamında 24 farklı lokasyonda çalışmalar gerçekleştirilerek yaklaşık 2500 kişiye ulaşıldı.
KIRÇUVAL: “TİKAV OLARAK FARKINDALIĞI ARTIRMAKTAN VE
DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ OLMAKTAN GURUR DUYUYORUZ”
Dijital platfomların kırsalda yaşayan kadınların eğitimden iş fırsatlarına, sağlık hizmetlerinden toplumsal katılımlarına kadar birçok alanda güçlenmesine olanak tanıdığını ifade eden TİKAV Yönetim Kurulu Başkanı Hülya Kırçuval, bu proje ile kadınların güvenli bir şekilde bilgiye erişmesini sağladıklarını ve dijital platformların risklerine karşı bilinçlendirildiğini söyledi.
Kırçuval “TİKAV olarak bu farkındalığı artırmaktan, bu dönüşümün öncüsü olmaktan gurur duyuyoruz. Kadınların dijital dünyada da güçlenmeleri, kendi potansiyellerini gerçekleştirmelerine destek olmak bizim için çok değerli. Biz biliyoruz ki toplumun kalkınması kadınlarımızın güçlenmesiyle mümkün.” ifadelerine yer verdi.
5 FARKLI PROJEDE 9 BİN 300
KADINA YÜZ YÜZE EĞİTİM VERİLDİ
TİKAV ile Akfen Yenilenebilir Enerji birlikteliğinde 2017 yılında “Evde Okullu Olduk” projesiyle 0-6 yaş grubu çocukların gelişimi konusunda 15 bölgede 800 kadına ulaşıldı. Sağlık olarak belirlenen 2018 yılının temasında “Önce Sağlık” projesiyle 17 bölgede 1500 kadına sağlık eğitimi verildi. 2019 yılıyla birlikte başlayan “Hijyen Sağlıktır” projesinde de 26 farklı noktada 2 bin kadına ulaşıldı.
Pandeminin ardından hayata geçirilen “Tasarruf Evimizde, Gelecek Elimizde” projesi ile çevresel ve ekonomik sorunlarının etki boyutunun arttığı günümüzde aile içerisinde tasarruf yöntemlerinin benimsenmesi ve doğa ile uyumlu bir yaşam tarzının sağlanması konusunda Akfen Yenilenebilir Enerji’ye ait enerji santralleri bölgelerinde yaşayan 2500 kadına eğitim verildi.
‘Dijitaldeki Ayak İzimiz’ projenin de uygulanması ile birlikte 5 farklı sosyal sorumluluk projesinde yaklaşık 9 bin 300 kadına çeşitli konularda yüz yüze eğitim verilmiş oldu. Projelerle dolaylı olarak ulaşılan kişi sayısı ise 20 bini aştı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 24 Kasım’da öğretmenlere özel uygulamaları hayata geçirecek. 21-24 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kitapçısı’nda İBB yayınlarında öğretmenlere yüzde 30 indirim uygulanacak. İBB’ye bağlı müzeler öğretmenlere ücretsiz olacak. Yerebatan Sarnıcı, Şerefiye Sarnıcı, Panorama 1453 Tarih Müzesi, Miniatürk ve Dijital Deneyim Müzesi’ni ziyaret etmek isteyen öğretmenlerin kimliklerini göstermeleri yeterli olacak. Telefonlarında ‘Radar Türkiye’ uygulamasının bulunması da gerekecek.
İBB, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü, öğretmenlere özel indirim ve uygulamalarıyla kutlayacak.
İBB Şehir Hatları, Vapur Kafeleri’ndeki ürünlerde öğretmenlere yüzde 15 indirim yapacak. İBB Sosyal Tesisleri’nde, öğretmenler ve ailelerine yüzde 20 indirim uygulanacak. Ağaç AŞ Bahçe Market’te tüm ürünlerinde öğretmenlere özel indirim uygulayacak. Kültür AŞ, İstanbul Kitapçısı’nda da öğretmenlere özel indirimler olacak.
VAPUR KAFELER ÖĞRETMENLERE İNDİRİMLİ
İBB Şehir Hatları her yıl olduğu gibi bu yıl da 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde tüm öğretmenlere, Vapur Kafeleri’ndeki ürünlerde yüzde 15 indirim kampanyası uygulayacak.
İBB SOSYAL TESİSLERİ’NDE YÜZDE 20 İNDİRİM
İBB Sosyal Tesisleri’nde de 24 Kasım günü öğretmenler, aileleri ile birlikte yüzde 20 indirimli fiyatlarla ağırlanacak.
KÜLTÜR AŞ MÜZELERİ TÜM ÖĞRETMENLERE ÜCRETSİZ
21-24 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kitapçısında İBB yayınlarında öğretmenlere yüzde 30 indirim uygulayacak. İBB’ye bağlı müzeler öğretmenlere ücretsiz olacak. Yerebatan Sarnıcı, Şerefiye Sarnıcı, Panorama 1453 Tarih Müzesi, Miniatürk ve Dijital Deneyim Müzesi’ni ziyaret etmen isteyen öğretmenlerin kimliklerini göstermeleri yeterli olacak. Telefonlarında ‘Radar Türkiye’ uygulamasının bulunması da gerekecek.
BAHÇE MARKET ÖĞRETMENLERİ BEKLİYOR
İBB İştiraki Ağaç AŞ de, her yıl olduğu gibi 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere özel indirim uyguluyor. Bahçeye dair her şeyin bulunduğu Bahçe Market şubelerinden ve bahcemarket.com online satış sitesinden alışveriş yapan öğretmenlere tüm ürünlerde yüzde 15 indirim geçerli olacak.
İBB BEYAZ MASA OKULLARI ZİYARET EDİYOR
İBB Halkla İlişkiler Müdürlüğü Beyaz Masa ekipleri de Öğretmenler Günü kapsamında 3 okul, 1 huzurevi ziyareti gerçekleştirerek öğretmenlere ajanda ve kalem hediye etti. Ayrıca, 24-25 Kasım tarihlerinde 40 Çözüm Noktasında öğretmenlere bloknot, not defteri, kalem ve postit hediye edilecek.
DARÜLACEZE’DE KUTLAMA
İBB Sağlık İşleri Dairesi Başkanlığı İstanbul Darülaceze Şube Müdürlüğü, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla kutlama programı gerçekleştirdi. Programa, geçmişte öğretmenlik yapmış Darülaceze sakinleri ile öğretmenlik mesleğini yapan çalışanlar katıldı. Güne özel pasta kesimi, öğretmeler için hediye takdimi ve müzik dinletisi gerçekleştirildi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı